Burs kampanyalarının eğitime katkısı

70 milyonluk bir nüfusa sahip ülkemizde 2009 yılı itibarıyla eğitim sistemi içindeki toplam öğrenci sayısı 19 milyon 935 bin 277’dir. Bu kadar yüksek bir nüfusun eğitime erişiminin sağlaması, eğitimde fırsat eşitliğinin yaratılması, nitelikli eğitim sunulabilmesi ve on yıllardır biriken sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulması, devletin olanaklarıyla ne yazık ki bir yere kadar sağlanabilmektedir. Türkiye’deki okullaşma oranları eğitimde hangi noktada olduğumuzun en önemli göstergelerinden biridir. Okullaşma oranları, okul öncesinde 3-5 yaşta %8, 6 yaşta %29, ilköğretimde %97,37, ortaöğretimde %58,56, yükseköğretimde ise % 20,14’tür. Okumaz-yazmazlık sorunu nüfusun %10,2’lik kısmında hala mevcuttur. MEB (2009) bütçesinin GSYH’ye oranı % 2,51’dir. Bu göstergeler sorunların büyüklüğünü ve çözümlerinin zorluğunu ortaya koymaktadır.

Son yıllarda özellikle sivil toplum kuruluşlarının sayısının artması ve özel kuruluşların sosyal sorumluluk projelerinde daha sıklıkla yer almalarıyla, eğitim sorunlarının çözümünde devlet ve özel sektörün işbirliğinde gerçekleştirilen projelerin arttığı, ayrılan fonların verimli kullanılması durumunda bu projelerin maksimum fayda sağladıkları ve sosyal adalet adına önemli adımların atıldığı görülmektedir. Eğitim gönüllüsü pek çok kurum ve kişi her yıl akademik yönden başarılı ama maddi imkanları kısıtlı olan ilk ve ortaöğretim öğrencilerini ve üniversiteli gençleri maddi açıdan destekleyerek geleceğe hazırlamaya çalışmaktadır. Bunlar çok geniş bir yelpazede yer almakta, aralarında üniversite vakıfları, sanayi ve ticaret odaları, işadamları, ulusal ya da uluslararası şirketler bulunmaktadır.

Bir Cumhuriyet kurumu olarak 82 yıllık köklü bir geçmişe ve eğitim alanında öncü bir misyona sahip olan Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından ‘10.000 Genç Meşale, Daha Aydınlık Türkiye’ adı altında bir eğitim seferberliği yürütülmektedir. Öğrencilere ‘Tam Eğitim Bursu’ sağlanmakta, kurumsal ve bireysel bağışçılar üniversite hayatlarının sonuna kadar onlara destek olmaktadır. Yalnız maddi destekle yetinilmeyip, öğrencilerin gelişimleri uzmanlar aracılığıyla izlenmekte, eğitim hayatları boyunca takibi yapmakta ve barınmasından servisine, kıyafetinden cep harçlığına kadar tüm ihtiyaçları karşılanmaktadır. Türk Eğitim Derneği, bu burslarla hem kendilerinin hem başkalarının hayatını değiştirebilecek değerler ve becerilerle donatılmış öncü gençler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) son olarak başlattığı ‘İlk Adım’ kampanyası ile okul öncesi eğitime erişimin düşük olduğu 18 ilimizde hayata eşit fırsatlarla başlayamayan çocuklara, kaliteli bir okul öncesi eğitim vermeyi amaçlamaktadır. Türk Eğitim Vakfı (TEV) ise maddi desteğe ihtiyacı olan başarılı, teknik ve endüstri meslek lisesi, üniversite, yüksek lisans (master) ve doktora öğrencilerine burs vermektedir. Türk Eğitim Vakfı bursu karşılıksızdır. Ancak bursiyerin iş hayatına atıldıktan sonra kendisi gibi ihtiyaç sahibi bir öğrenciye burs vereceği konusunda belge alınmaktadır. ‘Hayat Bursu Sistemi’ adı altında yürütülen çalışmalarda ise sadece bir eğitim bursu değil, burs verilen öğrencilerin tüm hayatları boyunca içinde olacakları ve sürekli öğrenmeyi ve gelişimi amaçlayan bir destek sistemi oluşturulmuştur. Üstün yetenekli ve başarılı öğrencileri bünyesine kazandırmak isteyen vakıf üniversiteleri, sundukları burslarla öğrencilere birçok imkan sunmaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde burslu programlara yerleştirilen öğrencilerden öğrenim ücreti alınmamakta ve öğrencinin ÖSS’deki başarısına göre yaşam katkı payı sağlanmaktadır. Ayrıca ‘Haydi Kızlar Okula’ ya da ‘Eğitime 100/100 Katkı’ gibi kampanyalar aslında eğitim adına neler yapıldığının güzel örneklerinden yalnızca bir kaçıdır.

Ancak, eğitim ne yazık ki hala toplumun tüm kesimlerinin öncelikli konusu haline gelmemiştir. İvedilikle yapılması gereken, eğitimin siyasal ya da ideolojik bir araç olarak görülmemesi gerektiği konusunda toplumda bir farkındalık yaratmaktır. Bursların kimler tarafından sağlandığı, ideolojik yapılara mesafeleri, ekonomik özerklikleri, şeffaflıkları, gönüllülükleri, bilimsellik ve güvenirlikleri bu anlamda en belirleyici özelliklerdir. Bu özellikler ortak bir paydada buluştuğunda çok daha ileri düzeyde işbirliği ve ortak projeler yürütülmesi konusundaki engeller ortadan kalkacaktır. Şu anki haliyle, sağlanan burslar kimi zaman bireysel düzeyde kalmaktadır. Kişiler kendince doğru bir yöntem seçmekte ve o an için sosyal bir sorumluluğu yerine getirmenin verdiği mutluluğu yaşamaktadır. Bu bursların kişisel tatminin ötesinde uzun vadeli getirisinin olması gerektiği, yalnızca bursu alan öğrenciler değil, içinde bulundukları toplum ve yaratılmaya çalışılan gelecek için de büyük fayda sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu uzun vadeli getirinin nasıl olabileceğine en güzel örneklerden biri New York’ta okumaz yazmazlık sorununa çözüm arayışı kapsamında başlatılan 53 milyon dolarlık Opportunity NY programıdır. Bu program kapsamında ailelere yapılan nakdi para aktarımı yıllık 4.000-6.000 dolar arasındadır. Ancak bu programa dahil edilen ailelerin belli ön koşulları karşılamaları gerekmektedir. Bunlardan en çarpıcıları, çocuklarının okula devamını sağlamaları ve veli görüşmelerine düzenli katılım gibi faaliyetlerle bu ailelerin çocuklarının öğrenim sürecine dahil olmalarıdır. Buradaki amaç yalnızca maddi zorluklarla baş etmek değil, aileler de farkındalık oluşturarak bir davranış değişikliği ve sahiplenme duygusu olarak belirlenmiştir. Bu program % 80’lik bir başarı yakalamıştır.

UNESCO Herkes için Eğitim Küresel İzleme Raporu (2009)’nda eğitim konusunda artık devletin değil, sivil inisiyatifin önde olduğu bir anlayışın hakim olmaya başladığı ve ‘yönetişim’ (governance) kavramının öne çıktığı konusu ele alınmıştır. Yönetişimi geliştirmeye yönelik dört anahtar kavramdan bahsedilmektedir. Bunlar; her tür burs programında ya da bir sosyal sorumluluk projesinde, bireysel projelerden sistem-yönelimli programlara geçişin sağlanması, ulusal boyutta bir sahiplenmenin yaratılması, hükümet sistemlerinin kullanılmasıyla yardımların sıraya konulması, bağışçılar arasındaki eş güdümün iyileştirilmesi olarak ele alınmıştır. Türkiye’de bu dört kavramın benimsenmesi ve uygulamaya konması için gerekli adımların atılması, eğitimi teşvik eden sağlam bir burs sisteminin oluşturulmasına çok büyük bir katkı sağlayacaktır.