Üniversite diplomasının alternatifi yok mu?

Ülkemizde yaşayan her genç, edindiği eğitimi, mesleki becerisi, işgücündeki yeri ve değerleri ile geleceğin Türkiye’sinin hazırlanmasında belirleyici bir rol üstlenmektedir. O halde, her gencin bir kariyer planlamasının bulunması ve eğitimini buna göre tamamlaması gerekmektedir. Şu anki mevcut durum değerlendirildiğinde, bir gencin kariyer planlamasının üniversiteye girişe endekslenmiş olduğu ama aslında bu durumun sistem içindeki herkes için yanıltıcı olduğu gözlenmektedir. 2008 yılında ÖSS’ye giren kişi sayısı 1 milyon 644 bindir. Bu sayının genel profilini ya daha önceki yıllarda üniversiteye girememiş ya çok da rağbet görmeyen bir bölüme kaydını yaptırmış ya da bir üniversiteyi bitirmiş ama iş gücüne katılamamış olanlar oluşturmuştur. Her yıl ancak 200 bin civarında öğrenci dört yıllık bir lisans programına yerleşebilmektedir. Büyük şehirlerdeki belli başlı köklü üniversiteler dışında, her ile bir üniversite kaygısıyla kurulan ama kontenjanları dolmayan pek çok üniversite, öğrencilerine entelektüel bağlamda bir gelişim sağlamanın ötesine geçememekte, bir meslek edinmelerine yardımcı olamamaktadır. Üniversiteyi bitirmiş olanların %40’ının işsizler ordusuna katıldığı düşünüldüğünde, bir üniversiteye girmiş olmanın herşey anlamına gelmediği görülmektedir. 2007 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ülkemizde 15-24 yaş arasında yaklaşık 12 milyon genç bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2008 yılı Türkiye’de Gençlik araştırmasına göre yaklaşık 5 milyon gencimiz ‘atıl’ durumdadır; yani, Türkiye’de ne öğrenim ne de çalışma hayatında yer almayan, iş aramaktan vazgeçmiş ve tüm ümidini yitirmiş bir genç nüfus bulunmaktadır. O halde, yalnızca üniversiteye giremeyenler için değil, ülkemizdeki tüm gençliği kapsayacak alternatif çözümler üretmek gereklidir.

Bilgi çağına girilmesi ile geleneksel eğitim modellerinin yerini yaşam boyu öğrenme, uzaktan eğitim ve e-öğrenme gibi alternatif öğrenme modelleri almaya başlamıştır. Bu eğitim modelleri diğer ülkelerde yaygın ve kapsamlı bir şekilde kullanılmaktadır. Ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanması Türk gençliğinin içinde bulunduğu dezavantajlı durumun avantaja dönüştürülmesi için önemli bir fırsat oluşturacaktır. Öncelikle, toplumun tüm kesimlerinde var olan üniversite diplomasının iyi bir işin garantisi olduğu yönündeki yanlış inanç yıkılmalıdır. Bunun için, üniversiteler dışında da saygın bir eğitimin alınabileceği, meslek edinilebileceği ve alternatif öğrenme modellerinin neler olduğu konusunda toplum genelinde bir farkındalık yaratılmalıdır.

Bugünkü mevcut duruma bakıldığında genel lise mezunları için üniversiteye giriş dışında başka seçenekler sunulmadığı görülmektedir. Bu yüzden üniversitede okuma şansını bulamayanlar için farklı seçenekler oluşturmaya öncelik verilmelidir. Bu seçeneklerle, liseyi bitirenlerin “akademik eğitime devam edecekler” ve “meslek eğitimine devam edecekler” olarak yönlendirilmesi için etkili bir rehberlik sistemi kurulmalı, lise sonrası meslek eğitiminde, mesleki yeterlikler kanunu çerçevesinde meslek sertifikasyonu için gerekli meslek kursları açılmalı ve e-öğrenme için gerekli yapılandırma sağlanmalıdır. Ülkemizde çoğu meslek öğretemeyen meslek liselerine yönelen öğrencilerin oranı ancak %33’tür. Öğreniminin bir üst basamağında meslek yüksek okulundan mezun bir gence çalıştığı kurum tarafından gerek hizmet öncesi eğitim, gerekse hizmet içi eğitim sağlanması çok önemlidir. Çünkü ülkemiz için alternatif eğitim nitelikli mesleki eğitimdir. Bunun için eğitim ihtiyaçları belirlenerek kişisel gelişim, girişimcilik ve meslek edinme konularında hazırlanan e-öğrenme projeleri kullanılabilir.

Hangi eğitim ortamı tercih edilirse edilsin, yaşam boyu öğrenme perspektifi içinde mesleki bilgi ve becerileri ilerletme, bilgisayar ve dil becerilerini edinme ön plana çıkmaktadır. Yaşam boyu öğrenmeyi mümkün kılması, kolay erişilebilir olması ve kaynakların verimli kullanılmasına olanak sağlaması açısından e-öğrenme, herkese öğrenim sağlayan çağdaş bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. E-öğrenme uygulaması ile kişiye, yere ve zamana bağlı olmadan esnek bir öğrenme ortamı oluşmaktadır. Okulda yapılan formal eğitimdeki yüz yüze etkileşimin eksikliği hissedilse bile, eğitime 7 gün 24 saat erişim olanaklı kılınmaktadır. Bu şekilde üniversiteye giremediği için kendini dezavantajlı gören bir genç bunu avantaja dönüştürmeyi başarmış olacaktır.

Ülkemizde gençliğe yönelik belli bir eğitim, işgücü ve istihdam politikasının mevcut olmayışı, olması için dönemsel ve bireysel çaba gösterilmesi durumunda ise kapsam ve etkililik açısından yetersiz kalması en büyük sorunu oluşturmaktadır. Mesleki eğitim, yaşam boyu öğrenme, uzaktan eğitim, akran eğitimi ve e-öğrenme gibi kavramların etkin bir şekilde hayata geçirilmesi ancak devlet düzeyinde ele alınması ile mümkün olabilir. E-devlet alanında yapılan çalışmaların eğitim alanına da kaydırılması sağlanabilir ve Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, e-öğrenmeyi uygulamakta olan özel sektör kuruluşlarının bir araya gelmesiyle ‘e-öğrenme eylem planı’ oluşturulabilir. Böylelikle elinde bir yol haritası olmadığı için yönünü bulamayan, nereye gideceğini bilemeyen kaygılı ve mutsuz bireyler yetiştirmeye son verilebilir.