TED 4. Uluslararası Eğitim Forumu (2 Nisan 2016)

TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu Açış Konuşması

Sayın Bakanlar, Saygıdeğer Konuklar ve Saygıdeğer Basın Mensupları,
Türk Eğitim Derneği olarak “Türkiye’nin Geleceğine İnanıyoruz: Geleceği Okuyoruz” temasıyla düzenlediğimiz Dördüncü Uluslararası Eğitim Forumuna hoş geldiniz.
Biz Türk Eğitim Derneği’yiz…
Türkiye’nin geleceğini yetiştiriyoruz.
Bunun nasıl bir sorumluluk olduğunu tarif etmek çok zor… Çünkü önümüzde ne kadar problem olursa olsun bugünü bir şekilde idare edebiliriz, karşımızda şu ya da bu şekilde somut gibi görünen problemlerimiz olabilir. Bunları ortak akılla çözebiliriz.
Ama konu geleceğimizi, yani neslimizi yetiştirmek… İşte bu tarif edilmesi bile çok zor olan bir sorumluluk.
Önce bu kadar hızla akıp giden gelişmelerin nereye gideceğini, en az 50 yıl sonra nasıl bir dünyanın olacağını bilmek zorundayız.
50 yıl sonra dünya nasıl bir yer olacak?
Bunu bilen var mı?… YOK
Tahmin etmek için üstünde çalışanlar var mı?… VAR
Çalışanların çoğu ya kendi uzmanlık konularında ya da kendi sektörlerinde araştırma ve geliştirmeler yapan bilim insanları ya da teknoloji yenileme ekipleri.
Bu bilim insanlarının ve ekiplerin elde ettikleri her bulgu, yarını oluşturacak ipuçlarımızdır.
Nasıl mı?
Elde edilen her bulgu ile
1) var olan, bir üst aşamaya çıkartılarak “geliştirilir” veya var olan tamamen “reddedilerek” yenilenir
2) ya da hiç var olmayan, “keşfedilir”.
Bir başka deyişle her bulgunun kesin olarak yaptığı bir şey vardır. BUGÜNÜ değiştirmek… Onun için bugünün bulguları YARINI OLUŞTURACAK İPUÇLARIDIR.
Geliştirme-yenileme ve keşiflerle yürüyen sektörler birbirleriyle de etkileşim içindedir.
Örneğin biyokimyada elde edilen bir bulgu, otomotiv sektöründen tıbba, tarımdan elektroniğe pek çok alanla beklenen veya beklenmeyen etkileşime girerler. Bu etkileşimler de yeni gelişmelere ve keşiflere zemin hazırlar.
Ben bu durmayan etkileşim sürecine “Gelecek Füzyonu” diyorum.
“Gelecek Füzyonu” insanlık tarihi ile aynı yaştadır.
İnsan meraklıdır, beyni deneme-yanılmalarla ilerler.
İnsanlığın gelişimini anlatan, yerleşik tarımla başlayan 11.000 yıllık medeniyet tarihi, merak ve ihtiyaç motivasyonu ile yapılan deneme-yanılmalarla elde edilen buluşlardır.
Günümüzde, teknoloji ve bilimin geldiği aşama sayesinde merak-ihtiyaç motivasyonu ile yapılan araştırmalar çoğaldı. Bu araştırmalar internet ile birbirlerine bağlandı ve çok daha hızlı bir “gelecek füzyonu” oluşturdu.
İnsanlık, yenilikleri o kadar hızla arkasında bırakıp başka buluşlara uzanıyor ki, benim doğduğum 50 yıl önce kuşaklar arası fark 7-10 yıl iken, günümüzde 4 yıla kadar indi. Artık her 3-4 yılda bir, bilgiler değişiyor dolayısıyla günlük hayatımıza giren araç gereç değişiyor. Haliyle bu gelişmeler toplumun sosyolojik yapısını da değiştiriyor.
Bugünkü gençlere 60 yıl önce 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan junker 87’nin fotoğrafını gösterin ya da ilk ticari uçak olan Boeing 247’nin 1933’te uçmaya başladığını söyleyin; size hiç anlamayan gözlerle bakarlar, çünkü uçak olmayan bir dünyada ulaşımın nasıl sağlandığı hakkında en ufak bir fikirleri yoktur.
Aynı durum günlük hayatı tamamen ele geçiren internet ve mobil telefonlar için de geçerli. İnternetin keşfi 1973 yılında gerçekleşti; sadece 40 yıl önce. Aynı yıl keşfedilen ilk mobil telefonun ağırlığı 1 kilodan fazla idi.
Türkiye’de ilk cep telefonu Şubat 1994’te kullanıldı. Yani sadece 22 yıl önce hayatımıza giren bu keşif günümüz ihtiyaç listesinde ekmek-su kadar önemli.

Geçtiğimiz 50 yılda keşfedilenler, günümüzü bu kadar değiştirdiyse, biz burada konuşurken dünyanın her yerinde
laboratuvarlarda çalışan bilim insanlarının keşifleri, 50 yıl sonrasını şekillendiriyor.
50 yıl bir örnek. Söz ettiğimiz yıl diyelim ki 2150…
Sabah kalktınız…
Nasıl bir yaşam alanında?
Bizim bugün kullandığımız evlere ne kadar benzer acaba?
Peki neler yenir ya da enerji kaynakları nedir?
Ulaşım nasıl sağlanır?
Tıbbi tedavi hangi aşamada?
Peki, hangi meslekler var?
Yine işyeri ve ofislere gidiliyor mu?
İnsanların toplum içindeki ilişkileri bugüne benziyor mu?
Peki, nasıl bir okul?
Nasıl bir öğrenme ortamı?
Daha buna benzer yüzlerce soru sorulabilir…
Benim emin olduğum tek bir şey var.
2150, asla bugüne benzemeyecek
Tekrar soruyorum Neye benzeyeceğini bilen var mı?
YOK ama buna kafa yoran bilim insanları, fütürologlar, meslek insanları var.

Türk Eğitim Derneği’nin en büyük sorumluluğu derken kast ettiğim işte bu… Gelecekte var olacak hatta geleceği değiştirecek bireyler yetiştirmek… Biz, takip eden değil, yol açan insanlar yetiştirmek istiyoruz.
Son çeyrek yüzyıla baktığımızda dahi şunu görüyoruz: Bilimde, teknolojide, ekonomide, eğitimde ve hemen hemen her alanda fark yaratanlar ne geçmişi en iyi şekilde tekrarlayanlar ne de en hızlı takipçilerdir. Fark yaratanlar geçmişi ve anı çok iyi anlayarak “yenilikçi, yaratıcı ve girişimci” düşünebilenler ve düşündüklerini hayata geçirenlerdir.

Sayın Bakanlarım, Değerli konuklar,
Bugün gelecekte var olacak ve topluma yön verecek insanları yetiştirmek için bize ışık tutacak çok değerli konuşmacılarımız var.
Hep birlikte geleceğe ait perspektiflerini dinleyeceğiz. Değerli konuşmacılarımızın kendi konularındaki perspektifleri, Türk Eğitim Derneği’nin gelecek için hedefleyeceği eğitim programlarına yol gösterecektir.
Bugün burada “geleceğin gündemini” oluşturmak için geldiğiniz, katkı verdiğiniz ve desteklediğiniz için bu vesileyle sizlere sonsuz şükranlarımızı sunarım.
Dördüncü Uluslararası Eğitim Forumunun ülkemiz için değerli bir çalışma olması dileğiyle hepinize saygılar…