Etiket arşivi: Eğitim Sorunları

Günü kurtararak eğitim sorunları çözülebilir mi?

2009-2010 öğretim yılının başlamasıyla sorunların her geçen gün giderek daha da büyüyen bir yumağa dönüştüğü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Her yıl Eylül ayında okullar açılırken eğitim sistemindeki sorunların gündeme getirilmesi, 24 Kasım öğretmenler gününde öğretmenlerin hatırlanması, Haziran ayında ÖSS ve SBS yaklaştıkça sınav sistemine ait sorunların dile getirilmesi artık adeta bir rutin haline gelmiş, eğitim sorunları belli bir takvim ve buna bağlı bir gündem çerçevesinde tartışılır olmuştur. Eylül ayında okullara kayıt sırasında toplanan bağışlar, öğrencilerin giydikleri önlüklerin renk ve modellerinin ne olması gerektiği, sınav zamanı, yani Haziran ayı yaklaşırken SBS’daki sorular ve ÖSS’nin kaç basamak olması gerektiği ya da sınav isimlerinin değiştirilmesi, lise son sınıf öğrencilerinin dershanelere rahatça devam edebilmeleri için bakanlık tarafından 25 gün izinli sayılmaları (ki bu tür bir kararla Milli Eğitim Bakanlığı dershanelerin meşruiyetini bir kez daha kabul etmiş ve öğrencileri adeta oraya yönlendirdiğini ortaya koymuş ve okulların yetersiz kaldığını ‘dershaneleşen okul’ ve ‘okul’ yerine dershane’ olgularını kabullenmiştir), MEB üst düzey yöneticileri arasında kadın çalışanların sayısının artırılması bunlardan ilk akla gelen örneklerdir.

Gündeme gelen bu türden konular eğitim sorunlarının çözümüne katkı sağlamaktan çok uzaktır ve günü kurtarmaya yönelik çabalardan öteye gidememektedir. Oysa ülkemizde eğitim sistemi makro düzeyde ele alınması gereken pek çok sorunla boğuşmaktadır. MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçesine Oranı 2008 yılı itibariyle % 10,64’ tür ve toplam bütçe içinde en büyük paya sahip olmasıyla övünülmektedir. Ancak asıl olan eğitime ayrılan bu payla ne yapıldığı ve geri dönüşünün ne derece verimli olduğudur. 2002 yılı ve sonrasında yapılan yatırımların okul binası yapmaktan öteye gitmediği, bütçenin büyük bir kısmının da öğretmen maaşlarının ödenmesine gittiği görülmektedir. Oysa gerek ilköğretim gerekse ortaöğretim okullarında öğrencilere fırsat eşitliğinin sağlanması ve nitelikli eğitim verilmesi için bütçeden ayrılan miktar önemlidir.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından iyi niyetle yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bunlardan ilk akla gelenler yapılandırmacılık felsefesi kapsamında müfredat programlarının yenilenmesi ve Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları konusunda aldığı mesafedir. Ne yazık ki, program geliştirme çabalarında devamlılık esası korunamamış, yeni müfredata geçişte öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerinde yetersizlikler yaşanmıştır. Liseler dört yıla çıkarılmış ancak yeni bir müfredat yerine var olan müfredatın yıllara yayılması yoluna gidilmiştir. Bu türden değişimler bir nitelik artışı ve verimlilik sağlamaya yetmemiştir.

Tüm kademelerde eğitim sistemi içinde yaklaşık 20 milyon öğrenci bulunmaktadır. Yani, Türkiye çok genç bir nüfusa sahiptir. Bu genç nüfus, değişen ve gelişen dünya düzeninde Türkiye’yi her anlamda en ileri ülkeler arasına sokabilecek bir fırsattır. Ancak bu fırsat, yürütülen yanlış politikalar hatta politikasızlık yüzünden ne yazık ki heba edilmektedir ve adeta bir tehdit unsuruna dönüşmek üzeredir. Aslında sorunlar önümüzdedir ve nasıl çözüme kavuşturulabileceği konusunda da pek çok görüş ve çözüm önerileri sunulmaktadır. Eksik olan, sorunların bilimsel ve bütünsel bir yaklaşımla ele alınması, tüm paydaşların katılımıyla topyekun yürütülen bir kampanya ile, günü kurtarmaya yönelik popülist yaklaşımlar yerine yol haritası belli ulusal bir programın hazırlanmasıdır.