Türkiye’de eğitim sektörünün, üretim ve hizmet sektörlerinde son 20-25 yıl içinde gerçekleşen küresel piyasalarla bütünleşme ve rekabet etme yönündeki değişim ve dönüşümlerinin gerisinde kaldığı gözlemlenmektedir. Şu anda var olan eğitim-öğretim uygulamalarının ekonomi ve toplumsal yaşamın gerekleriyle ilişkilendirilmesi yönünde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır. Yaşam boyu öğrenme perspektifi içinde eğitim hakkı; bireyin eğitime erişiminin sağlanması, bireyin ve toplumun eğitim gereksinimlerini karşılayacak eğitim program ve kurumlarının mevcut olması, bireyin kurum ve programlara kabul edilmesi ve sunulan eğitimin ihtiyaçlara yanıt verebilecek esnekliğe sahip olması ile ilgilidir. Devletin, toplumsal katılımı da sağlayarak eğitim hakkının önündeki engelleri, güçlükleri ve dezavantajları ortadan kaldırmaya yönelik politikalar üretmesi ve uygulaması beklenmektedir. Bu anlayış geleneksel olarak “okula devam edebilme hakkı” ile eş anlamlı olarak kullanılan “eğitim hakkı” kavramından daha fazlasını ifade etmektedir.
Türkiye’de ilköğretimde erişim ve eşitlik daha çok okullaşma oranlarına ilişkin sayısal verilere dayalı olarak, cinsiyete ve bölgesel farklılara göre açıklanmaktadır. Cinsiyete ve bölgelere göre farklılıklar önemli olmakla birlikte, erişim ve eşitlikte gerçek durumu yansıtmaktan oldukça uzak görünmektedir. Erişimin yalnızca okula kayıt ve devam olarak algılanması, sorunun tanımlanmasında yetersiz kalmaktadır. Erişim ve eşitlik, okula kayıt ve devamın ötesinde, öğrencilerin aldığı eğitimin niteliği ile ilişkilendirilerek değerlendirilmelidir. Erişim, yalnızca okula kayıt ve devam anlamında değil, okulda altyapı, insan kaynakları ve öğretim uygulamaları açısından nitelikli bir eğitime erişim olarak görülebilir. Eşitlik ise, erişim ile ilişkilendirilerek, hem eğitimin girdileri hem de öğrenci kazanımları açısından ele alınmalıdır.
Türk gençliğine verilen eğitimin, toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu temel becerileri kazandırmaktan uzak kalmışlığı, kaynak yetersizliği ile açıklanamayacak boyuttadır. Yalnızca ilköğretim çağındaki yaklaşık 1.142.000 çocuğun eğitim hakkından yoksun kaldığı bilinen bir gerçektir. Ancak, okula kayıtlı ve devam eden milyonlarca çocuk için de, temel becerilerin kazandırılabildiği nitelikli bir eğitime erişim hakkının tam olarak sağlanabildiği söylenemez. OKS ve ÖSS gibi ulusal ölçekli değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar, genellikle sıralama açısından değerlendirilmekte ve bu sonuçların gösterdiği bilgi ve beceri düzeylerinin bireysel ve toplumsal açıdan anlamları üzerinde yeterince durulmamaktadır. Aralık ayının başında PISA araştırmasının 2006 yılı sonuçları açıklandığında, yine ülkeler arasında Türkiye’nin kaçıncı olduğu üzerine daha çok odaklanıldığı görüldü. Artık hiç kimsenin PISA gibi araştırmaların “ulusal” olmadığını ve “bize” uymadığını, bu nedenle bizim çocuklarımızın sıralamada sonlarda kaldığını söylemesi olası gözükmemektedir. Çünkü “ulusal” olan OKS gibi sınavların sonuçları da PISA sonuçları ile örtüşmektedir.
Bütün değerlendirmeler ve bulgular, Türkiye genelinde öğrencilerimizin ancak %2 civarında bir kısmına “iyi bir eğitim” verebildiğimizi göstermektedir. Bunun bireysel olarak anlamı, bir birey olarak temel bilgi ve becerileri kazanma hakkından; iyi bir gelecek, iyi bir iş ve iyi bir gelir hakkından yoksun kalmak olarak değerlendirilebilir. Toplumsal açıdan ise, küreselleşmiş bir dünyada rekabet gücünü kaybetmek; politik ve ekonomik açıdan etkin bir aktör olmak yerine, küreselleşmenin bir nesnesi olmak gibi ciddi bir risk ortaya çıkmaktadır. Eğitimin mevcut durumunu gösteren veriler bir istatistik olmanın ötesinde, bireyin ve toplumun geleceği açısından değerlendirilmelidir. Nitelikli bir eğitim hakkından yoksun kalan her çocuk bir istatistik değil, bir insan, bir candır.
Ulusal düzeyde yapılan başarı değerlendirmeleri ile uluslararası düzeyde gerçekleştirilen PISA ve TIMMS gibi başarı değerlendirmelerinin sonuçları, Türk toplumu ve ekonomisi için alarm verici niteliktedir. Bu çalışmaların ortak sonucu; şu anki haliyle eğitim sisteminin ekonomik ve toplumsal kalkınmanın ön koşulu olan temel bilgi ve becerileri nüfusun ancak çok küçük bir kısmına kazandırılabildiği yönündedir. Eğitimin öğrencilere “ne kazandırdığı” yönündeki bulgular OECD üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye sıralamanın sonlarında yer almaktadır. Bu göstergeler, eğitim sisteminin verimlilik açısından geldiği noktanın dramatik sonuçlar doğuracağı ve hemen harekete geçilmezse geç kalınacağı gerçeğini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Dünya Bankası ve TUİK tarafından yapılan çalışmalarda, özel harcamalar da dikkate alındığında, Türkiye’de GSYİH’dan (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) eğitime ayrılan pay %7,2 olarak hesaplanmaktadır. Türkiye’de her yıl yaklaşık 10 milyar dolarlık bir kaynak, ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sınavlarına hazırlık kapsamında harcanırken, bireylerin eğitim haklarının tam olarak güvence altına alınmamış olması, kaynak kullanımı konusunda rasyonel olmayan bir yapı ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de ailelerin çocuklarının eğitimine verdiği önem ve bunun için çok büyük harcamalardan kaçınmadıkları bilinmektedir. Öyleyse temel sorun, eğitime ayrılan kaynakların yanlış yönlendirilmesi ve verimsiz kullanılmasıdır. Bu harcamanın, eğitimin geliştirilmesi ya da diğer ekonomik sektörlerde kullanılması halinde sağlayacağı katkılar göz ardı edilemeyecek büyüklüktedir.
Türkiye’de, eğitim hakkının güvence altına alınması, her çocuğun daha nitelikli bir eğitime daha eşitlikçi bir sistem içinde erişiminin sağlanması ve eğitim sisteminin ülkenin toplumsal ve ekonomik kalkınması için daha fazla artı değer yaratması ulusal bir program çerçevesinde ele alınmak zorundadır. Toplumun, bireylerin, ekonominin ve demokrasinin gereksinimlerine duyarlı ve bireylerin de eğitim haklarını güvence altına alan bir eğitim sistemi, kalkınmış bir toplum ve ülke ve aydınlık bir geleceğin ön koşulu olarak görülmektedir. Bu nedenle, Türk Eğitim Derneği, Ulu Önder Atatürk’ün liderliğinde kuruluşunun 80. yılında, “Türkiye’de Eğitim Hakkı” üzerine uluslararası bir eğitim forumu düzenleyerek, ulusal bir eğitim programının geliştirilmesine temel oluşturabilecek diyalog ortamının yaratılmasını ve bu forumla birlikte ulusal bir programın temelini oluşturacak bir belgenin hazırlanmasını hedeflemektedir.
Eğitim Alanında Bir Sivil Toplum Kuruluşu: Türk Eğitim Derneği
Türk Eğitim Derneği 80 yıl önce, başarılı fakat maddi olanakları yetersiz öğrencilere destek sağlama, yabancı dilde eğitim veren okullar açma ve Türk eğitim politikasının oluşturulmasına katkıda bulunma misyonu ile yola çıkmıştır. Türk Eğitim Derneği 80 yıldır üstlenmiş olduğu misyonun bilinci ile Türk eğitim standartlarını çağdaş seviyelere taşıyacak bilimsel platformlar oluşturmak, araştırma projeleri ve hazırladığı raporlar ile eğitim sisteminin sorunları ve çözümleri üzerine toplumu bilinçlendirmek, sorunları ve çözüm önerilerini ilgililerle paylaşmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Türk Eğitim Derneği, güçlü bir ülke için eğitimin şart olduğunun bilincinde olan bir sivil toplum kuruluşudur. Eğitime stratejik bir perspektiften bakarak sorunları bütünsel bir çerçevede değerlendiren Türk Eğitim Derneği, mevcut eğitim kurumlarının kalitesini yükseltmeyi, nitelikli yeni okullar açmayı, eğitim zincirini üniversiteyle birleştirmeyi ve tüm bunları gerçekleştirecek nitelikte bir dernek yapılanmasına gitmeyi hedeflemektedir. Türk Eğitim Derneği bugüne kadar sadece sorunları ortaya koymakla kalmayıp okul öncesi eğitimin sorunları ve Türkiye’yi bir çıkmaza sokmuş olan üniversiteye giriş sınavı sistemiyle ilgili getirdiği çözüm önerileriyle sivil toplum kuruluşu olma görevini yerine getirmiştir ve getirmeye devam edecektir.
“80. Yıl Uluslararası Eğitim Forumu” Ocak ayında Ankara’da
Türk Eğitim Derneği kuruluşunun 80. yılında, eğitim hakkının yaşam boyu öğrenme perspektifi içinde ele alınmasını, sorunların tartışılmasını, politikaların ve çözüm önerilerinin geliştirilmesini sağlayacak bir diyalog ve platform oluşturmak amacıyla yapacağı çalışmalar kapsamında, Türkiye’den ve uluslararası alandan seçkin bilim ve devlet adamlarının katılımı ile gerçekleştireceği “Eğitim Hakkı ve Gelecek Perspektifleri” konulu “80. Yıl Uluslararası Eğitim Forumu”nu düzenlemektedir. TED Ankara Koleji İncek Kampüsü’nde düzenlenecek olan Forum’da, eğitim hakkının sağlanmasında küresel gelişme ve değişmeleri de dikkate alan ve Türkiye’de eğitim hakkının geliştirilmesini sağlayacak bir ulusal programa temel oluşturacak bir bakış açısı oluşturulması ve belgelenmesi hedeflenmektedir. Forum’da eğitim hakkı; eğitimin ideolojik anlamı, küresel değişmeler ve eğitim, okulun değişen rol ve işlevleri, sürdürülebilir ekonomik kalkınma üzerinde eğitimin etkileri, giriş sınavları, erişim ve eşitlik, AB’ye giriş sürecinin bilgi ekonomisi açısından yeniden değerlendirilmesi ve eğitimde sivil toplumun rolü konuları çerçevesinde ele alınacaktır.
28-30 Ocak 2008 tarihleri arasında düzenlenecek olan Forum çerçevesinde yapılacak oturumların konu başlıkları:
• Eğitimin İdeolojik Olarak Anlamı,
• Küresel Değişmeler ve Eğitim,
• Okulun Değişen Rol ve İşlevi,
• Eğitimin Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma Üzerindeki Etkisi,
• Giriş Sınavları: Eleme mi, Eğitim Hakkının Engellenmesi mi?,
• Eğitim Hakkı: Erişim ve Eşitlik,
• Gelecek için Perspektifler: Yaşam Boyu Öğrenme ve Herkes İçin Eğitim
• Türkiye İçin Farklı Gelecek Senaryoları: AB Sürecinin Bilgi Ekonomisi Açısından Yeniden Yorumlanması
• Eğitimde Toplumsal Sorumluluk ve Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü
Oturumlara katılacak konuşmacılar arasında;
– Prof. Dr. Kim Shin-İl, Güney Kore Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Eğitim ve İnsan Kaynaklarını Geliştirme Bakanı
– William Hansen ,ABD Eğitim Bakanlığı Eski Müsteşarı
– Prof. Dr. Michael W. Apple, Wisconsin Üniversitesi
– Prof. Dr. Mark Ginsburg, Pittsburgh Üniversitesi
– Prof. Dr. Stephen Heyneman, Vanderbilt Peabody Koleji
– Prof. Dr. Howard Gardner, Harvard Üniversitesi
– Prof. Dr. Kamil Özerk, Oslo Üniversitesi
– Prof. Dr. Donald K. Adams, Pittsburgh Üniversitesi
– Dr. Robin Horn, Dünya Bankası, İnsani Kalkınma Ağı Eğitim Müdürü
– Prof. Dr. Chong Jae Lee, Güney Kore Eğitim Geliştirme Enstitüsü Eski Başkanı
– Rodolfo Meoño Soto, Birleşmiş Milletler Eğitim Hakkı Özel Raportörlüğü Ekibi
– Prof. Dr. Pavel Zgaga, Slovenya Milli Eğitim Eski Bakanı, Ljubljana Üniversitesi
– Dr. Vittorio Campione, Camporlecchio Eğitim, Yönetim Kurulu Başkanı
– Dr. Alexandru Crisan, Eğitim Reform Merkezi 2000+ Başkanı
– Prof Dr. Giuseppe Fiori, İtalya Eğitim Bakanlığı, Okul Personel ve Planlama Genel Müdürü
gibi yabancı uzmanlar ve Türkiye’den;
– Prof. Dr. Kenan GÜRSOY, Galatasaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı
– Prof. Dr. Ahmet İnam, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
– Prof. Dr. Üstün Ergüder, İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü
– Dr. Bahadır Kaleağası, AB ve UNICE Nezdinde TÜSİAD Temsilcisi
– Dr. Cüneyt Ülsever, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı
– Prof. Dr. İpek Gürkaynak, Gürkaynak Yurttaşlık Enstitüsü Eş-Başkanı
– Prof. Dr. Ali Doğramacı, Bilkent Üniversitesi Rektörü
– Prof. Dr. Muhittin Şimşek, YÖK Denetleme Kurulu Üyesi
– Prof. Dr. İrfan Erdoğan, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı
– Faruk Köprülü, ÖZDEBİR Yönetim Kurulu Başkanı
– Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Sabancı Üniversitesi Rektörü
– Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Hacettepe Üniversitesi
– Abbas Güçlü, Milliyet Gazetesi Eğitim Editörü ve Köşe Yazarı,
– Oturum Başkanı: Prof. Dr. Aybar Ertepınar
– Prof. Dr. Sabahattin Balcı, Ankara Üniversitesi, Çankırı Meslek Yüksekokulu Müdürü
– Alev Alatlı, Yazar
– Volkan Vural, Emekli Büyükelçi
– Zeynep Göğüş, Gazeteci – Yazar
– Turgut Bozkurt, Türk Eğitim Vakfı Genel Müdürü
gibi seçkin konuşmacılar yer almaktadır.
Eğitim hakkının bir yaşam ve gelecek hakkı olduğunu ifade eden Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, genel anlamda, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ve sorunların üstesinden gelinmesi için yapılması gereken çalışmalara bir sivil toplum örgütü olarak dikkat çekmenin görevleri arasında olduğunu, özel anlamda ise, bu Forum’la ulusal bir programın temelini oluşturacak bir belgenin hazırlanacağını belirtmektedir.
