Etiket arşivi: eğitimde inovasyon

Eğitimde İnovasyon Forumu Açılış Konuşmam

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve aynı zamanda Türk Eğitim Derneği’nin kurucuları, Türkiye’nin modernleşmesi için eğitimin vazgeçilmez önemine inanmışlardı. Büyük Önder Atatürk, 1 Kasım 1925’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında yaptığı konuşmada, eğitimde hedeflenen seviyeye ulaşmak için özel girişimin çalışmalarına ihtiyaç olduğunu dile getirmiş ve topluma çağrıda bulunmuştu. Bu çağrı, 1925 yılının koşulları düşünüldüğünde, o günün koşullarının çok ötesinde bir gelecek vizyonuydu.

Atatürk, aynı yıllarda Türkiye için bir hedef gösteriyordu. Bu hedef, muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmaktı. Biz bugün burada bu hedefe olan inancımız ve bu hedefi gerçekleştirme azmimizle bir araya geldik.

Bu hedefi gerçekleştirmek için çok çalışmak gerektiğini söylemek yeni bir şey değil. Her bir öğrenci okulun kapısından girdiği ilk günden başlayarak öğretmenleri, anne babası ve tüm yetişkinler ona daha çok çalışması gerektiğini söyler.

Sorun daha çok çalışmak mı? Neleri öğrenmek, nasıl öğrenmek, hangi koşullarda ve nasıl bir ortamda öğrenmek gerekir? Neleri öğrenmek önemli ve öncelikli? Hangi bilgi, beceri, tutum ve değerler demokrasinin, toplumun ve ekonominin ihtiyaçları ile ilişkili? Demokrasinin, toplumun ve ekonominin ihtiyaçları ile ilişkilendirilemeyen bir eğitim-öğretimin daha fazlasını yapmak, bizi daha başarılı yapar mı?

Einstein şöyle der: “Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.” Muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak, kuşkusuz ki eğitimde bugüne kadar yaptıklarımızdan farklı şeyler yapmayı gerektirir. Geçmişte yapılanların aynısını yapmaya devam etmek, başarısızlığa götüren bir yoldur.

Bugüne kadar okullarda çocuklarımızdan hep daha çok çalışmalarını istedik. Daha çok bilgi edinmelerini istedik. Başarılı olmaları adına daha çok test çözmelerini istedik. Yine bu konuda, Einstein’ın şu sözü yaptığımızın bizi doğru yola götürmediğinin bir göstergesi olarak alınabilir.  Einstein der ki; “Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil.” Oysa, biz çocuklara daha çok bilgi vermekte ısrar ediyoruz. Ne yazık ki, bilgi çağında, hala öğretmenin temel bilgi kaynağı olarak görüldüğü bir eğitim-öğretim anlayışından vaz geçemiyoruz.

Bu anlayış geleceğimizi tehdit etmektedir. Çıkış yolu ise eski alışkanlıklarımızı bırakmaktan geçer. Yenilikçi ve yaratıcı düşünmenin eyleme dönüştürülmesi, eğitim ve öğretimde öğrencilerin hayal güçlerini geliştirecek bir zihinsel dönüşümü gerektirmektedir. Bunu güçlü bir irade ile yapmak zorundayız. 

Bugün, tüm dünyada hükümetlerin ve işletmelerin gündeminde inovasyon en önemli gündem maddesini oluşturmaktadır. Ülkeler ve firmalar, rekabet güçlerini korumak ve geliştirmek için tüm sektörlerde AR-GE ve inovasyona daha çok yatırım yapmaktadır. Türkiye OECD ülkeleri içinde AR-GE’ye yatırım sıralamasında son sıralarda yer almaktadır.

Diğer taraftan yine Türkiye, OECD ülkeleri içindeki sıralamada, okuma, matematik ve fen bilimlerinde temel becerileri kazandırma açısında da son sıralarda yer almaktadır. Bu durumu iyileştirmek, okullarda ne öğrettiğimiz ve nasıl öğrettiğimiz de inovasyonla mümkün olabilir.

Yıllardır eğitimde teknoloji kullanımını konuşuyoruz. Ancak, bilişim teknolojilerinin okullarda bulunması, öğretimin teknoloji ile entegre edildiği anlamına gelmiyor. Çocukların gözlerini açtığı dünyada, teknoloji yaşamın her alanına girmiş durumda. Okullarda ise eğitim-öğretim geleneksel yöntem ve yaklaşımlarla sürdürülmekte.

Demokrasinin, toplumun ve ekonominin gerektirdiği beceriler hızla değişirken, okulların 100 yıl öncesinin yöntem ve yaklaşımları ile eğitim-öğretim vermeleri sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Türkiye’nin geleceği için;

–         Okulları ve sınıfları yeniden tasarlamak,

–         Eğitim öğretimin içeriğini ve bu içeriğin nasıl öğretileceğini yeniden ve sürekli tasarlamak,

–         Öğrenilenlerin ve öğrencilerin gelişiminin izlenmesi ve değerlendirilmesini yeniden düşünmek ve tasarlamak zorundayız.

Eğitimde bu günkü durumumuzu açıklayan istatistikleri saatlerce tartışabiliriz. Ancak, bu istatistikleri herkes biliyor. Sorun, Türkiye’nin ekonomisine rekabet üstünlüğü kazandıracak işgücüne hangi becerilerin kazandırılacağı sorunudur. Sorun, bu becerilerin nasıl kazandırılacağı sorunudur. Sorun yenilikçi yaklaşım ve yöntemlerle, okulun duvarlarının, sınırlarının içinde yaptıklarımızla, bu duvarların dışında kalan dünyada olup bitenlerin nasıl daha iyi ilişkilendirilebileceği sorunudur.

Tüm uluslar arası göstergeler göstermektedir ki, rekabet ettiğimiz dünyada diğerleri eğitim sistemlerini ve uygulamalarını hızla yenilemektedirler. Yenilenmemek, değişmemek ve okulun dışındaki dünyadan uzak kalmak; gelecekte ekonomik yetersizliklerden çok daha fazla sorun demektir. İşsiz, umutsuz ve hayallerini gerçekleştiremeyen bireyler demektir. Bunun anlamı ise gelecekte ciddi boyutta toplumsal sorunların ortaya çıkmasıdır.

Eğitimde inovasyon, eğitim için daha çok para harcamak ya da okullara daha çok teknoloji satın almak değildir. İnovasyon, eğitim ortamlarının bugünün ve geleceğin becerilerini kazandırmayı sağlayacak biçimlerde tasarlanması, öğretme-öğrenme sürecinin toplumun ve ekonominin gerçeklikleri ile ilişkilendirilmesi ile ilgilidir. İnovasyon okulların ve sınıfların çocuklara bilgi yüklenen yerler olması değil, çocukları ve her yaştaki insanların hayal güçlerini geliştirdikleri yerler olması ile ilgilidir. Düşlerini ve beklentilerini gerçekleştirmeleri için yeni yollar keşfetmeleri ile ilgilidir.

Eskiden ‘pazar payı’ ndan bahsedilirken; şimdi ‘bilgi payı’ ya da ‘bilinç payı’ ndan bahsedilmeye başlanmıştır. Ekonomi; toprağa, sermayeye ya da sanayiye bağlı olmaktan çıkmış, entelektüel sermayeye bağlı bir hale gelmiştir. O halde, devletlerin ‘vatandaşlarının akıllarına, düşlerine ve hayallerine’ yatırım yapmaları gerekmektedir. Bu yatırım, ancak eğitim öğretim mekanizmalarının bilgi çağının gereklerine göre işletilmesiyle mümkündür.

İnovasyonun önemi bu noktada anlaşılıyor. İnovasyon bir icat /buluş değil, yapılmakta olanı farklılaştırmak ve bundan değer yaratmak olarak tanımlanıyor. İnovasyon ticarette, değerlerde, teknoloji ve bilimde daha önce olmuş değişimleri sistematik bir gözle belirlememizi sonra da bunlara fırsat gözüyle bakmamızı gerektirir. Beraberinde de katma değer yaratır.

Ülkemizde İnovasyon ve girişimciliğin öneminin anlaşılmasında ve eğitiminin verilmesinde geç kalınmıştır. Yenilikçi fikirleri olan gençlerimizin kendi yarış alanlarını yaratmaları için olanak sağlamalı, fark yaratan bilgilerin hızlı ve etkin dolaşımına destek olmalıyız.

Eğitimin öncelikli işlevi, bilgi toplumunun gerekleriyle baş edebilmek için ‘etkin’ ve değişime uyum sağlayacak şekilde ‘hızlı’  ve ‘nitelikli’ işgücü yetiştirmek olmalıdır. Dünya bu kadar hızlı değişirken, eğitim bu değişmenin gerisinde kalmamalıdır. Ekonomik ve siyasi krizlerin etkileri alınan tedbirlerle bir nebze olsun azaltılabilirken, eğitim alanındaki krizlerin aşılabilmesi yıllar sürmekte, bir neslin yitip gitmesine sebep olmaktadır.

Bir ülkede inovasyon ekonomisinin oluşması için

1.   nitelikli ve girişimci insan gücü,

2.  yeni fikirlerin yayılmasına olanak sağlayan bir ortam

3.  inovasyonu destekleyen mekanizmalar gereklidir.

Geleceği yönetmeye talip olacaksak ve bunda başarılı olmak istiyorsak rekabet parametrelerini yeniden düşünmek durumundayız. Varlığımızı sürdürebilmemiz rekabet edebilme gücümüze bağlıdır.

Bir toplumun üyelerinin yaratıcılıkları ve bilgileri, yeni bilgilere ulaşabilme ve kullanabilmelerindeki hızları ve öğrenmenin etkin bir biçimde başarılabilmesi gibi etkenler, diğerlerinin bulunduğu yere yetişmek ve oyunda kalmak için değil, yeni oyunlar icat edebilmek ve asıl kazanan olmak için son derece gereklidir. Geleceği hazırlamayanlar, geleceği karşılarında bulurlar.

Bilginin yarılanma ömrünün kısalması ‘eğitimini tamamlama’ tanımını değiştirmiş, ‘yaşam boyu öğrenme kavramı’ gündeme gelmiştir. Böylece eğitim – öğretim eğitim kurumlarıyla sınırlı olmaktan çıkmış, ortam kurum ve yaştan bağımsız hale gelmiştir.

Eğitim ve Yenilik arasında çift yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim yenilikçiliğin temelidir. Yenilikçiliğin, bir düşünce biçimi olarak derinleşmesi ve yayılmasıyla eğitimde yenilikçi bireyler yetiştirmeye yönelik ortak bir akıl üretilmeye başlanmıştır. Eğitimde yenilikçilik, yaratıcılık unsurunu da içine alarak yaratıcılığın toplumsal hayata ve eğitim dünyasına aktarılmasını sağlamaktadır.

Eğitimde inovasyonun amacı ‘daha kaliteli bir eğitim yaratmak, günceli yakalayan ve yaratıcı düşünebilen çocuklar yetiştirmek, eğitim sürecini daha etkili ve hedef odaklı hale getirmek’ olarak tanımlanabilir. Eğitimin özelleştirilmesi, öğrencilerin birer müşteri gibi görülmeye başlamasıyla eğitimde süreç ve hizmet inovasyonlarından bahsedilmeye başlanmıştır.

Yenilik ve değişim süreci belli bir eylem planına dayandırılmalıdır. Yenilik bir süreçtir ve bu süreçteki tüm kararların gerektiği gibi uygulanması yeniliğin uygulanmasını sağlar. Yeniliğe ve değişime her zaman direnç olmuştur. ‘Bunu daha önce denedik, yürümedi’, ’yönetim buna karşı çıkar’, ‘Öğretmenler istemiyorlar’, ‘yeterli kaynak yok,’ ‘çok riskli’ gibi kalıplaşmış sözler kullanılmaktadır.

Okulun dışındaki dünyanın anlık olarak değiştiği bir dünya da, okulların onlarca yaklaşım, yöntem, araç ve gereçlerini değiştirmemeleri toplumun geleceği açısından dramatik sonuçlar doğuracaktır. Dünya hızla değişirken, kendisi değişmeyen bir okul, öğrencilerin yenilikçiliği ve yaratıcılığını engellemekten öte gidemez.

Uluslar Arası Eğitim Forumu etkinliklerinin bir parçası olarak, öğretmen ve öğrencilerin yenilikçi fikirlerine yer verdik. Burada sunumlarda da göreceksiniz ki, eğitimin geleceğine ilişkin yenilikçi bir vizyona sahip öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz var. Ancak biz, onların bu fikirlerini paylaşabilecekleri ve hayata geçirebilecekleri platformlar oluşturmak zorundayız. Uluslar Arası Eğitim Forumu böyle bir platform olma özelliği taşımaktadır.

İnovasyon ulusal özellikleri gözetmek zorundadır, o halde bu konudaki yaklaşımımız ulusal inovasyon süreçlerine katkıda bulunacak şekilde toplumsal yarar yönelik bir eğitim yenilenmesi reformu olmalıdır. Eğitimde inovasyon bu anlamda kullanılmalıdır. Eğitimde reform olmadan inovasyon mümkün müdür?

Yaratıcılık ve özgüvene dayanmayan, baskıcı eğitim sisteminde kökten değişiklik yapılmadan ulusal inovasyonun gerektirdiği beyin takımını yetiştirmek çok zor olacaktır. İnovasyon bu yönüyle düşünüldüğünde acaba bazı fırsatları kaçırmakta mıyız?

Şimdi sizlere sormak istiyorum:

–       Eğitimde İnovasyon: Liseleri dört yıla çıkarıp son yılında sınava hazırlık için rapor ve idari izinlerle okulları boşaltmak mıdır?

–       Eğitimde İnovasyon: Eğitimimizde sorun var, boşluğu dershaneler dolduruyor, okullara gerek yok demek midir?

–       Eğitimde İnovasyon: her öğrenciye özel soru kitapçığı basmak mıdır?

–       Eğitimde İnovasyon: sınıflara akıllı tahta koymak mıdır?

Yoksa eğitimde inovasyon:

–       bir yılda 240. 000 patent alıp, yeni teknolojiler üretmek midir?

–       21’inci yüzyıl insanına yaşam becerileri ve istihdam edilebilirlik becerileri kazandırmak için eğitimi ve öğretmen yetiştirme sistemini yeniden yapılandırmak mıdır?

–       Yoksa eğitimde inovasyon, çocukların okula gitmekten mutlu olduğu, öğrenmenin olduğu okullar ve sınıflar yaratmak mıdır?

İşte bugün, bu sorulara cevap bulmak için buradayız. Çok değerli uzmanlar, öğretmenler ve öğrencilerimiz bu konuda geleceğe ışık tutacak bilgileri bizlerle paylaşacaklar.