Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu “Eğitim Hizmet Ödülleri” Törenindeki Konuşması

Değerli konuklar,

Büyük Önderimiz Atatürk tarafından 81 yıl önce kurulan Türk Eğitim Derneği Ailesi adına ödül törenimize teşrif ederek bizi onurlandırdığınız, bizi şereflendirdiğiniz, bize güç verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Hepimiz güzel bir ülkede yaşamak istiyoruz. Hepimiz evlatlarımızın güçlü bir ülkede yaşamasını arzu ediyoruz. Hepimiz 21. yüzyılda değişmiş olan dünya düzeninde ayakta duracak bir ülkede yaşamak istiyoruz. Hepimiz Büyük Önder Atatürk ve silah arkadaşlarının yaptığı mücadelelerin laikiyle iyi noktaya taşındığı, bayrağımızın güçle dalgalandığı, çocuklarımızın çağdaş, dünya ile rekabet edebilecek bir noktaya geldiği bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz.

Çağdaş, demokratik, sivil toplumun etkin olduğu, karşıt görüşlerin bir tehlike ve risk olarak değil, karşıt görüşlerin bir çeşitlilik olduğunun anlaşıldığı, kökenlerimiz ne olursa olsun, aynı bayrak altında yaşamaktan gurur duyan insanların olduğu bir ülkede yaşama istiyoruz. Fikir ayrılıklarının bir çeşitlilik olduğu, fikir ayrılıklarının çağdaşlıkla birleştirildiği zaman güçlü bir ülke yaratacağını ve atalarına layık bir ülke yaratacağının anlaşılmasını istiyoruz. Eğitimin değerini anlayıp ona gücü nispetinde destek verenlerin cezalandırıldığı değil, onların el üstünde tutulduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz ve Türk Eğitim Derneği olarak, başta Türkan Saylan Hanımefendi olmak üzere bu ülkede ülkemizin geleceği için evlatlarımıza katkı vermiş herkese, Büyük Önder Atatürk’ün bize emanet ettiği güzel meşalemizin aydınlığını ve gücünü hediye ediyoruz.

21. yüzyıl artık savaşların silahlarla değil, beyinlerle yapıldığı bir dünya. 21. yüzyılda Türkiye’nin en büyük riski eğitmeyi unuttuğu genç nüfusudur. Birilerine göre dünya piyasasına bir pazar olarak gösterilen bu genç nüfus bir fırsat değil, maalesef bir risktir. Çünkü Türkiye’de eğitim, pansuman tedavisiyle yönetilmeye çalışılan bir sistem olarak devam etmektedir. Türkiye’de hala milyonlarca gencimiz ilkokuldaki imkanlardan yoksundur. Türkiye’de hala milyonların üzerinde insanımız okuma yazma bilmemektedir. Bilmeliyiz ki eğittiğimiz, dünya ile rekabet edebilecek kişiler olarak yetiştirdiğimiz bir nesille bu ülke daha güçlü, daha önder bir ülke olabilir. Neslimizi eğitmekle çözüm bulmak mecburiyetindeyiz. Biz Türk Eğitim Derneği olarak, bu ailenin fertleri olarak şunu çok iyi biliyoruz: Ancak köleler kendilerini başkalarının kurtarmalarını beklerler. Biz Türk Eğitim Derneği olarak bu ülkenin çağdaşlaşması, bu ülkenin ileriye gitmesi için, bu ülkenin kuvvetler kavgası sırasında heba olmaması için elimizden geleni sonuna kadar yapacağız. Çünkü Türk Eğitim Derneği olarak biz, bu ülke için geçmişten aldığımız mesuliyeti ileriye taşımak istiyoruz. Katılımınızdan dolayı teşekkür ediyor ve saygılar sunuyoruz.

Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu “Eğitim Hizmet Ödülleri”

Değerli Eğitim Dostumuz,

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda onlar için kurduğumuz düşlerden söz ediyor, geleceğimizin onlara emanet olduğunu anlatıyoruz. Unutmamalıyız ki yetişkinler düşlerken, çocuklar her şeyi yapabileceklerine gerçekten inanıyor. Çocuklarımızın küçücük omuzlarına büyük sorumluluklar yüklerken bu emaneti başarıyla taşımalarını sağlayacak her türlü eğitim desteğini bugünden vermeliyiz!

81 yıldır çağdaş değerlere dayalı, eşitlikçi, adil, kaliteli bir eğitim hedefiyle ülke çapında kapsamlı programlar ve ciddi yatırımlar yapan Türk Eğitim Derneği olarak, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocuklarımızın ve dolayısıyla toplumumuzun geleceğini şimdiki zamandan ayrı düşünemeyeceğimizi hatırlamalıyız.

Elbette birey olarak da toplum olarak da baktığımızda, çocuklarımız her şeyin önüne koyduğumuz, en değerli varlıklarımız. Yine de ne kadar uğraşırsak uğraşalım, çocuklarımızın düş kırıklıkları yaşamalarını engelleyemiyoruz. Çocuklarımız için parlak bir gelecek düşlerken temellerini bugün, hem de şimdi atmış olmamız gerekiyor. Çocuklar, pırıl pırıl beyinlerindeki ve yüreklerindeki masumiyetle pembe bir dünyada yaşadıklarına inanıyor; kendilerini diğer çocuklarla özdeşleştiriyor, yetişkinlerin sınıflandırmalarından bağımsız ve gerçekten eşitlikçi bir dünyada yaşadıklarına inanıyorlar. Ne var ki, çevrelerini gözlemlemeye başladıklarında kendilerine verilen olumlu mesajlarla gerçeklerin çeliştiğini görüyorlar. Yetişkinlerin bazen olgunlaşma olarak adlandırıp yumuşattığı bu süreç pek çok düş kırıklığı ve yıkılmış inançla dolu geçebiliyor.

Bu durum ne yazık ki özellikle de yetenekli ve başarılı ancak maddi olanakları yetersiz çocuklarımızın yaşadığı bir deneyim olarak karşımıza çıkıyor. Eşitsizliğin önüne geçilmediği bir dünyada, saf bir yürekle inandığı değerlerin yıkıldığını gören çocuklar dünyaya karşı güvensizleşerek, bugünün kuşkulu, yarının umutsuz bireyleri olma yolunda ilerlemeye başlıyorlar. Bu yüzden sorgulayan, araştıran ve yaratıcı bireylerin yetişeceği koşullar oluşmuyor. Kendine yeterince güvenmeyen ama kendilerinden çok şey beklenen çocukların pembe dünyalarının rengi gitgide daha kasvetli renklere bürünebiliyor. Hiçbirimiz gözlerindeki umutların yittiği çocuklar görmek istemiyoruz ama geleceği kendilerinden çalınan çocukların gözlerindeki o parlaklığın kaybolduğuna da tanık olabiliyoruz.

Geleceği onlardan çalmamanın, inandıkları dünyayı yıkmamanın önemini bilen ve ülkeyi onlara emanet eden Büyük Önder Atatürk, kuruluşuna öncülük ettiği Türk Eğitim Derneği’nin temeline, ihtiyacımız olan eğitimin tanımını ve ilkelerini de koymuştu. O, çocuklarımızı bilgili, yaratıcı, üretken, ahlaklı ve demokratik bireyler olarak yetiştirmeye yönelik çağdaş bir milli eğitim sistemi öngörüyordu. O aynı zamanda, yetenekli ve başarılı ancak maddi olanakları yetersiz çocuklarımızın desteklenmesini de istiyordu.

Bugünün küçüklerinin yarının büyükleri olduğunu dile getirerek “Çocuk” ve “Gelecek” kavramlarını özdeşleştiren ve bunu her fırsatta dile getiren Atamızın önünde, bu 23 Nisan gününde de sonsuz sevgi ve saygıyla eğiliyor ve ona verdiğimiz sözü yerine getirme çabalarımıza her gün bir yenisini ekliyoruz.

Tüm kamu ve özel kurumlar ile sivil toplum örgütlerinin işbirliği içine girerek ulusal eğitim programımızı oluşturmanın ve hayata geçirmenin öneminin altını çiziyoruz.

Çocuklarımızı, ilköğretime kadar inen dershane ve özel ders uygulamalarından, sınava odaklı eğitim, test sistemi gibi cenderelerden kurtarmaya çalışıyor; sosyal zeka ve sosyal becerilerini artıran anlamlı bir eğitim sistemi kurma yolunda ilerleyerek, ruhen ve fikren sağlıklı nesiller yetiştirme hedefimizden vazgeçmiyoruz.

Çocuklarımızın eğitimine maddi ve manevi yardımlarımızı sürdürerek ülkemizin aydınlık geleceğine katkıda bulunuyoruz.

Başarılı fakat maddi olanakları yetersiz çocuklarımızı Tam Eğitim Bursları (TEB) ile desteklemeye devam ediyoruz.

Diğer burslardan farklı olarak bu karşılıksız burslarla, çocuklarımızı TED okullarında okutmaya, eğitimsel ve psikolojik anlamda tüm gereksinim ve gelişimlerini izlemeye devam ediyoruz ve desteğimizi üniversite eğitimlerinin sonuna kadar sürdürüyoruz

Eğitim seferberliği faaliyetlerimize son olarak ‘10.000 Genç Meşale Daha Aydınlık Türkiye’ projesi kapsamında yurt genelinde devam ediyoruz.

Eğitimin amacının yalnızca derslerde başarı anlamına gelmediğine, uluslararası alanda rekabet edebilme yeteneğini geliştirerek hayatta başarılı olmaya, farklılık ve farkındalık yaratmaya hazırlamak olduğuna inanıyoruz.

Nitelikli eğitime yön veren çabalarımızı tam 81 yıldır sürdürüyoruz.

Ve her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, Atamıza verdiğimiz sözleri yerine getirebildiğimiz ölçüde huzur ve gururla kutluyoruz.